Kırım Türklerinde İzdivaç


Kırım Türklerinde İzdivaç

   Kırım Türkleri arasında yardımlaşma işi o derece geniş yer almaktaydı ki, fakir aileden veya öksüz birinin evlenme zamanı gelince, köy veya mahalle halkı el ele vererek, onun yiyeceğini, giyeceğini, yakacağını, düğün masraflarını temin eder, hatta onun için gelin getirmeğe münasip bir ev yapıverirlerdi. Böylelikle hiçbir yetimin düğünü davul ve zurnasız yapılmaz, zenginlerin düğününden de geri kalmazdı.

   Erkek çocuk 18-20 yaşına geldiği zaman, ana ve baba için onu ev-bark sahibi yapma meşgalesi başlar. Çocuğun evlendirilmesine karar verilince, mahalle içerisinde mevcut kızların her birinin iyi ve kötü tarafları, karı-koca arasında tartılır. Mahallede münasip bir kız bulunamadığı taktirde, iş kasabaya yakın köylere kadar uzar. Böyle olmakla beraber, kız beğenme işi, tavsiye üzerine yürütülebileceği gibi, delikanlının kendisi de düğünlerde, davetlerde misafirlikte buluşup tanıştığı kız arkadaşlarından birini namzet gösterebilir.

   Kırım’da delikanlılar ile kızlar tarlalarda, bağ ve bahçelerde çalıştıkları sıralarda, sık sık tanışma ve görüşme imkanları bulabildikleri gibi, bilhassa köy yerlerinde tertipledikleri, “ Cıyın “adı verilen mani müsabakalarında bir birini daha yakından tanıma ve çınlaşma, yani mani okuma esnasında hatta aşklarını açıklayan imalı manilerle fikir ve hissiyat teatisinde bulunma fırsatlarını da bulurlar. Bilhassa Kefe, Kerç, Seyirler, Canköy, Gözleve, mıntıkalarının köylerinde yapılan düğün ve eğlence akşamlarında, kızlar ile erkekler ayrı ayrı evlerde eğlendiğinden ,delikanlılar ekseri hallerde kızların eğlendikleri evin penceresine gelir, bir müddet gizlice onların eğlencesini seyreder ve adeti üzere kendilerinin gelmelerini bekleyen kızlara maniler söylemeye başlarlar. Buna “Pencereye gelme” denir. Delikanlıların pencereye gelmesinden memnun olan kızlar, hemen kendi eğlencelerini bırakarak pencereye üşüşür ve onların manilerini yine mani ile cevaplandırmaya başlarlar. Böylelikle mani müsabakasına başlanmış olur.

   Hiçbir zaman iler götürülmeyen ve iffet çerçevesi dışına çıkarılmayan bu karşılıklı münasebetler, ekseri hallerde bir delikanlı ile bir kızın birbirini beğenerek, izdivaç hususunda peşinen bir anlaşmaya varmalarını sağlar.

   Adeti üzere, müsabakayı erkekler açarlar, Onların manilerine cevap vermemek kızların mağlubiyeti addedileceğinden, kızlar yine mani ile hemen cevap verirler. Böylelikle iki taraf arasında bir çekişme başlar.

   Çınlaşma, yani mani okuma, koro halinde değil de, grup içerisinden bir kişinin hemen uyduruverdiği bir beyti muayyen bir makamla okuması şeklinde, bir kızla bir erkek arasında düet şeklinde cereyan eder. Bir tarafın manili iddiasının karşı tarafça yine mani ile hemen cevaplandıramamasına istidatsızlık manası verilebileceğinden, cevap vermek için sıra beklenmez. Gruptan kim daha evvel davranırsa, karşı taraftan gelen çını o cevaplandırır. Mükaleme’nin mani şeklinde yapılması şarttır. Netice de daima kızlar üstün çıkar ki, bu da içtimai hayatta Türklerin kadına verdikleri kıymetin bir ifadesidir.

   Karşılıklı söylenen maniler bazen öylesine uzar, ona iştirak edenler öylesine coşarlar ki, taraflar artık sabah olup, horozların öttüğünü bile fark etmezler.

   Cıyın ve düğünlerde okunan manilerden birkaç örnek;



   Ana ve Baba kız seçme işinde hangi kızı gelin almaya karar verirse, bu namzet evlenecek delikanlıya bildirilir. Delikanlı, ana ve babasının seçtiği kızı beğenip beğenmemekte serbesttir. Aslında namzet seçimi , ana ile evlat arasında evvelden halledilmiş gibidir. Zira, hepimizin dert ortağı olan anne, mahalle delikanlıları ve genç kızları vasıtasıyla, yavrusunun gönlünü kime kaptırdığını çoktan öğrenmiştir..

İbrahim DÜLBER

0 yorum:

Yorum Gönder

Lütfen konuyla alakalı yorumlar yapın. Kırımın Sesi