31 Temmuz - 2 Ağustos tarihleri arasında Ankara Bilkent
Hotel Konferans Salonu'nda Dünya Kırım Tatar Kongremizi gerçekleştirdik.
14 farklı ülkeden Kırım Türklerini biraraya getiren, Kırım'ın
geleceğini hep beraber inşa etmek için ortak akıl üretme içerisinde olmak ciddi
ve güzel bir oluşumdu.
4 yılda bir olacak olan bu kongreye katılma fırsatımın
olması benim için büyük bir şans idi. Katılamayan dostlarımın ve arkadaşlarımın
da ne kadar üzüldüklerine de şahit oldum.
Özellikle yazımı okuyan üst yaş grubu için şunu diyebilirim,
Türkiye'deki Kırım Tatar gençleri artık dirilip geliyor; kongreye katılamadığı
için üzülen, katıldığı için son derece müsterih olan gençleri görmek son derece
gurur vericiydi.
Kongrede yine en çok hoşuma giden şeylerden birisi doğru
kullanıldığı zaman sosyal medyanın gücünün ne kadar önemli olduğu oldu.
Facebook üzerinden arkadaş olduğum bir çok insanın salonda beni tanıyıp yanıma
gelerek konuşmaları aslında mesafe olarak uzak dahi olsak, akraba bağımız olan
Tatar soyumuzun birbirimize ne kadar yakın olduğunu gösterdi.
Kırım Türkü olmayı seviyorum; İzmir, İstanbul, Düzce,
Antalya, Yalova ve aklıma gelmeyen diğer Kırımlıların gelip tanışmaları ve
tanımadıklarımla tanıştırmaları bir yumruk olma meselemezin nasıl olduğunu bana
çok iyi gösterdi.
4-5 Nisan'da yine Ankara'da olan çalıştaydan farklı olarak
farklı ülkelerden gelen soydaşlarımızla tanışmakta gurur verdi.
Öğlen yemeklerinde kimi zaman Romanya, kimi zaman Ukrayna,
kimi zaman Amerika, kimi zaman Kazakistan, kimi zaman ise Kırım'da oturan
insanlarla görüştüğümde yine ne kadar büyük bir güç olduğumuzu anladım.
Bu sohbetleri sadece masada bırakmadım karşılıklı olarak
telefonlarımızı verip yine en kolay iletişim aracı olan facebook üzerinden
ekleştik.
Sonuç olarak ise kağıt üzerinde Kırım'ın haklarının
meşrulaştırılmış olması, manevi olarak ise; ki benim en sevdiğim nokta ki bu
oldu soydaşlarımızın birbirleriyle tanışıp kaynaşmalarıydı.
Kitabı çıktığı zaman Elazığ'da bulamadığımdan Ankara'dan
istettiğim 'Aluşta'dan Esen Yeller' kitabı yazarı Serra Menekay ile tanışma
fırsatım olmakla kalmadı kongreyi beraber takip edip yakınen tanışıp dost olma
fırsatımız da oldu. Yine gördüm ki Kırım Tatar kadını olmak demek; nazik,
zarif, hoşgörülü ve bilgili olmak demekti.
Kongrenin Türkiye'de yapılması neticesinde, hazırlık
sürecinde emeği geçen Namık kemal Bayar, Mükremin Şahin gibi abilerimden ve
yine düzen ve organizasyonda canhıraç çalışan gençlerimizin hepsine teşekkür
ederim.
Kongre içerisinde yoğunluktan dolayı soydaşımız ve MHP Genel
Başkan Yardımcısı Ruhsar Demirel hanımefendi ile (hanımefendi kelimesini sonuna
kadar hak eden birisi) görüşme fırsatımız olmadı. Ancak kendisine görüşme
teklif ettikten sonraki gün makam odasında ağırladı. Sadece iyi bir siyasetçi
demeyeceğim o gerçekten mükemmel bir insan. Karşısındakine burnunun üstünden
bakmadığı gibi, asla seviye altına da düşmeden diktatör ile otoriter çizgisini
çok iyi ayırt edebilen, sadece bulunduğu parti için değil tüm Türkiye'nin etkin
siyaseti içerisinde bizim için büyük bir şans olan kişilik.
Neden sevdim biliyor musunuz? Oturup kendimi anlattıktan sonra bana
makamına gelen ikna edip göndermek yerine oğluymuş gibi davranıp, nasihatlerle
kendinden örnek vererek siyaset ile ilgili düşüncelerimin olgunlaşması için ne
tür adımlar atmam gerektiğini anlatması, anlatırken de bana en faydalı şekilde
anlatması çok hoşuma gitti. Beni eleştiren birisi ilk defa hoşuma gitti, çünkü
beni eleştirmesinin sebebi eksilerimi görüp düzeltmem içindi.
Kongre sırasında sırasıyla protokol çıkıp konuştuğu zaman
onun konuşması kısa, öz ve etkileyici idi. Uzun uza diye tarih anlatıp -eceğiz
-acağız demeden.
Bir de söylemeden edemeyeceğim odaya gelen çayların yanında
şeker yoktu başta merak ettim ama masanın ortasında lokum olduğunu gördüğümde,
bu insanlar sizi şeker gibi değil lokum gibi karşıladıklarını anladım.
Zaten odasına girmeden öncede kapıda beni karşılayan Aysu
Uraz hanımefendi de bir o kadar mütevaziydi. Güleryüz, sıcakkanlılık ve
samimiyet... Normalde bir protokole girileceği zaman girişte beklenir ve
görüşülür ancak burda farklı olan çıktıktan sonra da bu görüşmenin devam etmesi
oldu. Ruhsar Hanımla görüştüğüm kadar herhalde Aysu Uraz hanımefendiyle de
görüştük.
İnsanları övmeyi sevmem ancak birileri toplum
standartlarının üzerinde ise önce onlara bunu hissettirip sonrada toplum olarak
hak ettikleri değerleri hem siyaseten hem de toplumen vermeliyiz. Verelim ki
mum olup dibine ışık vermeyenlerden değil, güneş olup tüm Dünyayı ışıtanlardan
olsunlar...
0 yorum:
Yorum Gönder
Lütfen konuyla alakalı yorumlar yapın. Kırımın Sesi