Numan Çelebicihan
Numan Çelebi Cihan (1885 - 1918)
M.Akif ALBAYRAK
Numan Çelebi Cihan, 1885 yılında Kırım’ın kuzeyindeki Or Bölgesinde Sonak köyünde dünyaya geldi. Babası İbrahim Çelebi, annesi ise Cihanşah Hanım’dır. Halkının yiğitliği ve yetiştirdiği din alimleriyle meşhur olan Sonak köyü, aynı zamanda Rusların Kırım’ı işgalinin ardından yaptığı haksızlıklara karşı koyan köylerden biri idi.
Çocukluk yıllarında babasının içki yüzünden ağır borca girip servetini heba etmesini gören Çelebi Cihan, hayatının sonraki döneminde içkiye tamamen karşı olmuştur.
İlk tahsiline önce köy mektebinde başlayan Çelebi Cihan, bu okulun Ruslar tarafından kapatılmasının ardından, Canköy civarındaki Akçora Medresesi’ne, oradan Akmescit Rüştiyesi’ne ve nihayet Bahçesaray’da Zincirli Medrese’ye devam etti. Kırım ulemalarından Mustafa Efendi’nin tahsil ve terbiyesinde çok büyük tesiri olmuştur.
Daha okul yıllarındayken, gereksiz tartışmalardan kaçınır, fazla oyun oynamaz ve çok arkadaş edinmezdi.
Dersleri ve aldığı eğitimi yeterli bulmayan Çelebi Cihan, İsmail Bey Gaspıralı’nın yayınladığı Tercüman gazetesini ve İstanbul’dan gelen edebî eserleri dikkatlice takip ediyor ve bir yandan da Rusça öğrenmeye çalışıyordu.
Çelebi Cihan, çiftliği, köylünün yaşayışını, toprak sorunlarını, topraksızlaştırma politikasının doğurduğu sefaleti bizzat yaşamıştı. Abdürreşit Mehdi’nin çıkardığı Vatan Hadimi gazetesini okuyor, Rus inkılâpçılarının nutuklarını dinliyor, yayınlarını takip ediyordu. Zihnî inkılâp fikirleri ile dolu olan Çelebi Cihan, Gaspıralı ve 1905 gençliğinden halkçılığı ve inkılâpçılığı, Rus ve Türk inkılâpçılarından da gizli çalışma yöntemlerini öğrendi.
İstanbul Yılları
Medrese tahsilinin fikrî ve ruhî gelişimine tam olarak cevap veremediğini gören Çelebi Cihan, Abdülhalim Çelebi ve Ebubekir Çelebi’nin yardımları ile 1906’da İstanbul’a gitti. Önce Mercan İdadisi’nde okuduktan sonra, ilâhiyat eğitimi de aldı. Fakir bir öğrencilik hayatı geçiren Çelebi Cihan, Hukuk Fakültesi’ndeki üniversite tahsili sırasında bazı Kırımlı talebelerle ve bu arada 1906’da Cafer Seydahmet Kırımer ile tanıştı.
Genç Türkler’in Fransa’da ve Mısır’da çıkardıkları gazete ve diğer yayınları, Türk millîyetçilerinin ve hürriyetçilerinin eserlerini arkadaşları Cafer Seydahmet, Alim Seyt Cemil, Abdürrahim Sükûtî ve Abdülhakim Hilmi ile birlikte, gizlice okuyor, hürriyet ve inkılâp fikirleri kuvvetleniyordu.
Türkiye’de 1908’de Meşrutiyet’in ilânından sonra oluşan havadan bu gençler azamî olarak istifade ettiler. Basını ve yayınları dikkatlice takibin yanında, konferanslara devam ediyor, hatta yeni meclisin toplantılarına bile iştirak ediyorlardı. 12 Mart Olayları esnasında Hareket Ordusu’nun İstanbul civarına geldiği sıralarda bazı arkadaşlarının bu orduya gönüllü olarak yazılmak istemelerine O; “Burada inkılâpçılar orduya dayanıyorlar, onların muzaffer olacakları muhakkaktır. Fakat biz, bütün Türklerin asırlık hakiki düşmanları Ruslara karşı kurtuluş için çarpışacağız. Buna hazırlanmamız lazımdır.” demişti. Daha henüz 23 yaşında iken bu sözleri söyleyen Çelebi Cihan, hayat çizgisini çoktan belirlemişti.
İstanbul'daki yönetimin de kolaylık sağlamasıyla 30 Aralık 1908'de, Çelebi Cihan, Cafer Seydahmet, Alim Seyt Cemil, Abdülhakim Hilmi ve Abdürrahim Sükuti de içlerinde yer aldığı Kırım Talebe Cemiyeti'ni kurdular. Başkanlığına Çelebi Cihan'ın getirildiği cemiyetin gayesi tüzüğünde: "Gençlerimizi bir ideal etrafında toplamak, onu vatan ve halk için çalışmaya hazırlamak, millet1erine ve hürriyet1erine olan imanı kuvvet1endirmek" şeklinde yer almaktaydı.
Dernek tüzüğünün giriş bölümüne yazdıkları "Kırım'daki halkımızın medenî ve içtimaî seviyesini yükseltmek ve onun kendi mukadderatına sahip olması için çalışmak" sözleri ciddi tartışmalara sebebiyet verdi. Henüz seviyenin bu tip fikirleri açıkça ortaya atmak için müsait olmadığını gören Çelebi Cihan, yeni bir teşkilatın kurulması hususunda arkadaşları ile mutabakata vardı.
Vatan Cemiyeti
1909 yılının sonlarında "Kırım Türklerini kendi mukadderat1arına sahip kılmak" amacı ile başta Çelebi Cihan ve Cafer Seydahmet olmak üzere Yakup Kerçi, Ahmet Şükrü ile birlikte "Vatan Cemiyeti"ni kurdular. Bu cemiyetin mensupları, Kırım'da medreselerin, dini idarenin ıslahı ve vakıf idaresinin ele alınması gibi konularda ve millî ruhu uyandırıcı mahiyette İstanbul'da yazdıkları beyannameleri gizli olarak Kırım'a gönderiyor ve orada halk arasında yayıyorlardı. Bütün bu faaliyetlerin yürütüldüğü merkez ise, Çelebi Cihan'ın Karagümrük'teki eviydi. Cemiyet, mücadelesinde teröre başvurmamayı ve hiç kimseye zorla iş yüklememeyi ilke olarak kabul etmişti. Çelebi Cihan ve arkadaşları yayın sahasına da ağırlık verdiler. Abdülhakim Hilmi Gülbün-ü Hanan’ı (Kırım Tarihi), Çelebi Cihan Karılgaçlar Duası’nı, Cafer Seydahmet 20. Asırda Tatar Milleti Mazlumesi’ni yazdılar. Bu dönem şairlerinin eserleri de yine bu grupta değerlendirilebilir . Bir yandan kendi millî yayınlarını arttırma çabasındaki Çelebi Cihan ve arkadaşları öte yandan da, Rusya'nın esareti altındaki diğer Türk kardeşlerinin fikir hareket1eri ile de yakından ilgilenmekteydiler. Kazan Türklerinin edebî ve ilmî eserleri ile Azerbaycan Türklerinin Füyûzat ve Molla Nasrettin gibi dergilerini okumaktaydılar. 1909'da İstanbul'a gelen ve bir de konferans veren İsmail Bey Gaspıralı'yı tam bir önder ve fikir babası olarak kabul etmekte ve büyük hürmet göstermekteydiler.
Rusya’ya Dönüş ve Zorlu Eğitim Günleri
1912 yılında İstanbul'daki tahsilini bitiren Çelebi Cihan, önce Kırım'a, oradan da Petrograd şehrine giderek burada Psikonevroloji Enstitüsü’ne kaydını yaptırdı. Tahsiline devam edebilmek için sokaklarda taş döşeme işçisi olarak bile çalışmayı göze alan Çelebi Cihan, burada Rus inkılâpçılarının faaliyet1eri ve fikri mücadelelerini yakından takip edebilme imkanını buldu. Pettograd'dan, Paris'te bulunan Cafer Seydahmet'e gönderdiği "Tatar Hasta" adlı yazısı buradaki gözlemlerinin de yardımıyla yazılmış ciddi bir inceleme yazısı olarak kabul edilmektedir. Bu makale daha sonra 1917'de Tercüman gazetesinde de yayınlandı.
1913 yılının Temmuz ayında Cafer Seydahmet ile buluşmak üzere İstanbul'a giden Çelebi Cihan, zihninde ileriye dönük pek çok önemli konuyu netleştirmişti. Kırım'a dönüşünde Seyt Abdi Hacı'nın kızı ile dünya evine girdi. Zengin bir ailenin kızı ile evlenmesi ona millî konularda çok daha yoğun bir çalışma sürecine girebilmeyi sağladı.
Milli Mücadelede Önemli Kararlar...
Kırım genelinde halk arasında millî akımların giderek kuvvetlenmesi üzerine Cafer Seydahmet ile halk arasında gizli bir teşkilatın kurulmasına karar verdiler. 1914'de Odesa'da gizli Vatan Cemiyeti'nin bir şubesi faaliyete başladı. Aynı yılın Sonbaharında Gözleve'de Cafer Seydahmet'le yaptığı görüşmenin ardından, gizli Vatan Cemiyeti üyesi arkadaşlarıyla, Akmescit'te Veli İbrahim'in çalıştığı kahvenin arka odalarında önemli bir toplantı gerçekleştirdi. Toplantıda "halk ile olan temasın kuvvetlendirilerek halkımıza çarlığın dinimize, mekteplerimize, vakıflara müdahalesinin zararları, millî durumumuzun ve vazifelerin anlatılması ve Kırım'da mühim görülen kimselerin yolumuza bağlanması" kararlaştırılıyordu.
11 Eylül 1914'de İsmail Bey Gaspıralı'nın vefatı dolayısıyla, Bahçesaray’a gelen heyetlerle Petrograd lokantasında yapılan toplantıda Çelebi Cihan, Gaspıralı'nın fikirlerinin ruhunu analiz eden bir de konuşma yapar. Rus esâreti altındaki diğer bölgelerden gelenlerle de tanışan ve onlarla karşılıklı fikir alışverişinde bulunan Çelebi Cihan, yaklaşan ihtilâlin ayak seslerini duyabilmekteydi. Cafer Seydahmet ile yaptığı görüşmelerde ihtilâlin patlaması hâlinde Kırım genelinde nelerin yapılacağı hususunda çok önemli kararlar alırlar.
I. Dünya Savaşı ve 1917 İhtilali
1916 yılında I. Dünya Savaşı'nın bütün hızıyla devam ettiği günlerde bütün Üniversite öğrencilerinin Praporşçik (Yedek subay) okuluna alınmaları emri üzerine Cafer Seydahmet Moskova Yedek Subay Okulu'na ve oradan da Besarabya cephesine giderken, Çelebi Cihan da Gözleve'ye gider. Eğitim sonrası Çelebi Cihan'ın görev yeri, Akmescit'tir. 1917 Şubatında Çarlık merkezinde ihtilalin başladığı haberlerinin gelmesi üzerine, Cafer Seydahmet de Besarabya’daki birliğinden ayrılarak Odesa’da gizli teşkilat yardımıyla hastaneye yerleştirilen Çelebi Cihan'ın yanına gelir. Halil Çapçakçı ve Ahmet Özenbaşlı'nın da iştirakiyle durumu müzakere etmeye ve bundan sonrası için atılacak adımları belirlemeye, öte yandan da Kırım ile irtibat kurarak yeni gelişmeler hakkında bilgi almaya çalışmaktaydılar.
Milli Şahlanış
Rusya’daki inkılâp hareketlerinden yararlanan Kırım Türkleri, Kırım genelinde 1913’ten beri faaliyette bulunan gizli faaliyetlerinin neticesinde 25 Mart 1917’de demokratik bir seçim neticesinde kendi temsilcilerini seçtikten sonra Milletin birliğini ve kalkınmasını temin etmek, millî hakları ele almak, Kırım’ın geleceğine ait siyasi gelişmeleri kuvvetlendirmek gayesiyle, ''Kırım Müslümanları Merkez İcra Komitesi”ni meydana getirdiler. Böylelikle Kırım Tatarları mukadderatlarını kendi ellerine almış oluyorlardı.
Merkez İcra Komitesi’nin oybirliği ile aldığı kararla, Çelebi Cihan Kırım Müftülüğü'ne, Cafer Seydahmet ise, Vakıf İşleri Müdürlüğü’ne seçildi. Çelebi Cihan, yalnız Kırım'ın değil, aynı zamanda Batı Müslümanları (Polonya ve Litvanya) müftüsü olarak seçilmiş ve bu unvanı da Rusya Hükümeti tarafından onaylanmıştı. Bu olumlu gelişmelerin üzerine, Odesa’da meraklı bir bekleyiş içersindeki Çelebi Cihan ve Cafer Seydahmet Kırım'a gelirler.
Çelebi Cihan, Kırım'da Başmüftülük makamında vazifesine dört elle sarılmış, vakit geçirmeden dini işleri yoluna koymaya gayret sarf ederek; müftü ve kadılar ile hatip ve imamlar arasında ehliyeti olmayanların görevlerine son vermiş, millete hizmet edebilecek bilgili genç ve aydın kimseleri bu mevkilere getirmiştir. Çelebi Cihan, okullarda da aynı yöntemleri tatbik ederek kısa zamanda millî okulları da belli bir hizaya getirmesini bildi. Bütün bu hareketlerin neticesinde, Kırım genelinde ileride atılacak çok daha önemli adımlar hususunda Kırım Tatarlarının nezdinde önemli bir taban teşkil edilmiş ve halkının desteği sağlanmış olmaktaydı.
1917 yılının Nisanında Çelebi Cihan, Seyitcelil Hattat, Ahmet Özenbaşlı ve Cafer Seydahmet tarafından bir nizamname hazırlanarak yürürlüğe kondu.
Mayıs başlarında, Akmescit'te toplanan ''Öğretmenler Kongresi''nde Müslümanları Ruslaştırmak gayesiyle Pobedonotsef tarafından açtırılan Rus-Tatar Öğretmen Okulu'nun ele geçirilmesine, millî gayelere uygun hale getirilmesine ve öğretmen kadrosunun da Kırım Tatarlarınca tayin edilmesine karar verildi. Alınan kararlar kongrenin hemen ardından uygulamaya konuldu.
Kırım Genelinde Teşkilatlanma
Kırım genelinde yoğun bir biçimde önemli merkezlere nüfuz etme ve ele geçirme ve örgütlenme çalışmaları devam ederken, diğer taraftan da Kongrenin verdiği kararları savunmak ve halkı aydınlatmak maksadıyla Abdülhakim Hilmi tarafından 20 Haziran 1917'de ''Kırım Ocağı'' kuruldu. 27 Haziran'da Komite'nin resmi yayın organı olarak Millet ve Temmuz ayında da Halit Çapçakçı ve Ali Badaninski tarafından Golos Kırım-Tatar Sedası gazeteleri yayımlanmaya başlandı. İlerleyen günlerde bunlara, Gökbayrak, İşçi Halk ve Albayrak gazeteleri de eklendi. Kırım Tatarlarının siyasî faaliyetlerinin giderek kuvvetlenmesi, Ruslarda derin bir rahatsızlık yaratmaktaydı. Kerenski Hükümeti'nin Tavrida Eyaleti komiseri Bogdanov, bu hareketi baltalamak için, 20 Temmuz 1917'de Kırım Türkleri'nin başı durumundaki Çelebi Cihan'ı tutuklattı. Bu hareket Kırım genelinde çok büyük tepkiyle karşılandı ve her yerde mitingler düzenlendi. Aynı zamanda Rusya genelindeki bütün Müslüman Türk Teşkilatları da Rus Hükümeti nezdinde protestolarda bulundular. Tepkilerin giderek artması üzerine, Akyar'da tutuklu bulunan Çelebi Cihan, 23 Temmuz'da serbest bırakıldı. Tutuklamayı yapan Bogdanov ve yardımcısı Biyanski tepkiler üzerine bu görevlerinden istifa etti ve Tavrida Eyaleti İnkılâp Heyeti Reisi Novitskiy resmen Çelebi Cihan'ı ziyaret ederek özür dilemek zorunda kaldı. Özellikle bu son olaylar Kırım genelinde halkın morali üzerine, çok olumlu tesir yapmıştır. Savaşa Hazırlık 30 Ekim 1917'de bizzat Cafer Seydahmet tarafından Kırım Erkan-ı Harbiyesi (Savunma Bakanlığı) kuruldu. Cafer Seydahmet, özellikle Kırım dışında Ukrayna cephesindeki Kırım Tatar Süvari bölüklerinin geri getirilmesine çalışmaktaydı. Planlı bir çalışma ve örgütlenme içersindeki Komite birbiri peşi sıra önemli adımlar atmaya devam etmekteydi. Kasım başlarında Gaspıralı Öğretmen Okulu, Hüner ve Sanayi Mektebi ve Hansarayı'nda Millî Müze açıldı. Göndere Gökbayrağın çekildiği Hansaray’daki Millî Müze’nin açılış merasiminde Çelebi Cihan şöyle diyordu; " ... Kurultayı (Hansaray'ı göstererek) onun içinde bulundurmaya karar verdik. Millî gök bayrağımızı da onun üzerine dikmeğe ant ettik. O bayrak ki, şimdiden sonra, karalarda, denizlerde hatta semalarda bile yükselecektir. Yaşasın Gökbayrak. Kırım'ın mamur ve abadan, medenî ve zengin bir memleket olması için çalışmalı ve Kırım için yaşanmalıdır . Bir buçuk asır edebiyatsız, ilimsiz, sanatsız, ticaretsiz ve siyasetsiz olarak mahkumiyetler ve mahrumiyetler içinde yaşadık. Milletimiz, Kurultayı yalnız kendisi hüküm sürmek için açmıyor. Milletimiz adildir. 0, yalnız kendisini düşünenlerden, kendi saadetini temine çalışanlardan değildir, Milletimiz, başka milletleri dahi kendi omuzlarına almaya karar verdi. Kurultay, Müslümanların emel ve maksatları ile beraber, kendileri ile yan yana yaşayan Kırım'daki umum milletlerin amalini yaşatacaktır." Kurultay 1 Kasım 1917'de Kırım Türklerinin komitelerinin seçtikleri temsilciler Akmescit'te bir araya gelerek Kurultay'ı topladılar. Kurultay'ın gayesi, Kırım'da bulunan çeşitli milletlerin dinî, millî ve siyasî haklarına hürmetle Kırım Halk Cumhuriyeti'ni kurmak için esasları belirlemekti. Bu gayeyle toplanan Kurultay'da aynı zamanda Kırım dışındaki askerlerin yurda getirilmesine de karar verildi. Erkan-ı Harbiye Reisi Cafer Seydahmet, özellikle Kırım dışındaki Kırım Süvari Bölüklerini Ukrayna cephesinden Kırım'a geri getirebilmek için büyük bir çalışma içerisindeydi. Zor şartlar altında Kiev'e giden Cafer Seydahmet, binbir zorluğa rağmen süvari alaylarını Kırım'a sevk etmeye başladı. Fakat Romanya cephesindeki Müslüman ve Tatar askerlerden teşkil edilen 28.000 kişilik ordunun Kırım'a sevki imkansızlıklar ve mesafenin uzaklığı yüzünden mümkün olamamış, ancak cüz'î bir kısmı geç de olsa Kırım'a gelebilmiştir . Milli Hükümet 17 Kasım 1917'de Kırım genelinde seçim yapıldı. Kadınların da seçme ve seçilme hakkına sahip olduğu seçimler sonucunda içlerinde kadınların da bulunduğu 76 kişilik Kurultay delegeleri belirlendi. Delegeler arasında kadınlar da vardı. Dolayısıyla 1917 yılı itibariyle bütün Türk Dünyası genelinde ilk kez kadınlara da seçme ve seçilme hakkını ve sosyal işlere iştirakine imkan veren Kırım Tatarları olmuştur. 9 Aralık 1917'de Kurultay seçilen delegeleriyle Bahçesaray’da debdebeli törenlerle toplandı. Han Camiinde topluca öğle namazı kılındıktan sonra delegeler Divan-ı Âli Odasına doğru hareket ettiğinde, Kurultay delegelerinin geçeceği yola dizilen askerler komutanlarının emriyle selâm dururken, bir yandan da askeri mızıka “Hürriyet” marşını çalmaktaydı.Bu günleri görebilmenin sevinciyle coşan halk, medrese talebeleri ve askerler coşkun tezahüratlarda bulunmaktaydılar. Kırım Müslümanları İcra Komitesi adına Kurultay’ın açış konuşmasını yapan Numan Çelebi Cihan konuşmasında; “Bu gün bir buçuk asırdan beri kapanmış olan tarih-i siyasiyyemiz tekrar açılıyor. Bugün bu Bâb-ı Divan’da toplanan Kırım Kurultayı meclisi Rusya hükümet-i mutlakası tarafından öldürülen Tatar İrade-i Millîyyesini yeniden canlandırıyor. Bugün Tatar milleti yeniden doğuyor....” demekteydi. Seçilen delegelerin en yaşlısı olan Kapishorlu Hacı Ali Efendi’nin başkanlığında ilk oturumu açılan Kurultay’da Riyaset Divanı da Çelebi Cihan, Cafer Seydahmet, Abdülhakim Hilmi, Hacı Bedrettin ve Şefika Gaspıralı'dan teşkil edildi. 13 Aralık’a kadar devam eden toplantıları neticesinde, Cafer Seydahmet’in hazırladığı ve Çelebi Cihan ile Cafer Ablay'ın müzakere ederek son şeklini verdiği Anayasa, Kurultay tarafından oylanarak kabul edildi. Kabul edilen Anayasa’nın 3. maddesinin 1. bendine dayanarak Kurultay parlamentoya çevrildi. Artık istiklâl yoluna giren Kırım Tatarları, kendi Millî Parlamentosunu da teşkil etmelerinin ardından, kurdukları Millî Hükümetin başına Numan Çelebi Cihan'ı getirdiler. 26 Aralık akşamı Çelebi Cihan başkanlığında teşkil edilen ve hararetli münakaşalar sonucunda güvenoyu alan hükümet şu isimlerden oluşmaktaydı; -Hükümet Reisi ve Adliye Müdürü ; Çelebi Cihan Efendi -Harbiye ve Hariciye Müdürü ; Cafer Seydahmet Efendi -Din İşleri Müdürü ; Ahmet Şükrü Efendi -Maarif Müdürü ; İbrahim Özenbaşlı Efendi -Maliye ve Maarif Müdürü ; Seytcelil Hattat Efendi Hükümetin meclisten güvenoyu almasının ardından Kırım dışındaki askerlerin geri getirilmesi hususunda hummalı bir çalışma başlatıldı. Özellikle Romen cephesinde teşkil edilmiş bulunulan Müslüman Kolordusunun Kırım’a getirilmesine çalışılmaktaydı. Bu maksatla gelecek birliklerin kalacakları kışlaların hazırlanmasına bile başlanmıştı. Gerginlik Adım Adım Tırmanıyor Kırım’da Kırım Tatarları tarafından resmen bir devletin teşkil edilmiş olması, Bolşeviklerin hiç işine gelmemekteydi. Gerilimin adım adım yükselmeye başladığı Kırım’da, yer yer silahlı çatışmalar da başlamıştı. Acilen silahlanmanın gerektiği bu ortamda, Gözleve’de bulunan iki vagon dolusu silah, Bolşevik ihtilâl komiserinin iadelerini talep etmelerine rağmen, Akmescit’e getirildi. Bolşeviklerin saldırganlığının giderek arttığı bu günlerde Bolşeviklere karşı olan Rus subayları (Menşevikler) da Kırım Tatar askerlerinin saflarına geçmişlerdi. Bu günlerde yaşanan gerginlikler halkın maneviyatını da olumsuz etkilemekteydi. Kırım Tatar halkına moral vermek ve bütün askeri kuvvetleri bir araya toplayabilmek maksadıyla Harbiye Nazırı Cafer Seydahmet’in nezaretinde Akmescit’te şaşaalı bir askeri geçit tertip edildi. Artık an be an gerginlik tırmanmaktaydı. Hemen hemen her taraftan Kırım Tatar Millî Hükümeti askerleri ile Bolşevikler arasında çatışma haberleri gelmekteydi. Sevastopol’dan 10 bin civarında Bolşevik askerinin Akmescit’e sevk edilmesi üzerine, olaylar oldukça kritik bir hale gelmiş oldu. Ve Savaş... Akmescit-Sevastopol arasında Belbek İstasyonu civarında meydana gelen çatışmalarda kendilerinden çok daha üstün Rus kuvvetlerini mağlup eden Kırım Millî Ordusu, Rus birliklerini Sevastopol’a kadar sürdü. Ancak elde yeterince cephanenin olmaması yüzünden, birlikler kat’i netice alamadı ve Sevastopol’ün alınmasına az bir şey kala dağılmaya mecbur kaldılar. Çatışmalar bütün hızıyla devam ederken, Akmescit’te ciddi bir kriz yaşanmaya başlandı. Millî Hükümet’in Narodnıy Dom (Halkevi) binasını almak istemesi ve Ruslar tarafından bunun reddedilmesi üzerine Millî kuvvetler tarafından bina işgal edildi. Bu hareket Ruslarda büyük bir infiale sebep oldu. Kırım’ın dört bir yanından Rus halkı Narodnıy Dom’daki karakolların kaldırılması isteğiyle Akmescit’e akmaya başladı. Böylesine nazik bir ortamda toplanan Millî Hükümet Bakanlar Kurulu Narodnıy Dom’dan ayrılmaya karar verince Çelebi Cihan da görevinden istifa etti. Milli Hükümet parlamento azalarını Akmescit’e davet ederken, Bolşevikler de yavaş yavaş şehri istila etmeye başladılar. Pek çok Kırım Tatar askerin şehit edildiği çatışmaların neticesinde Numan Çelebi Cihan, Bolşeviklerin Başkanı Miller tarafından tutuklanarak otomobille Sivastopol’e sevk edildi. Çelebi Cihan’ın Şehadeti Tutuklandığında Çelebi Cihan’ın çerçevesindekilere şu sözleri söyledi; “Kırım Hükümet-i Millîyyesi ve Kırımlılar mutlaka tekrar yaşayacaklardır.” Sevastopol’de diğer Kırım Tatar mücahitleriyle beraber zindana atılan Çelebi Cihan, insanlık dışı bir muameleye ve vahşete maruz bırakıldı. Kurşuna dizilmek suretiyle şehit edilen Çelebi Cihan ve dava arkadaşlarının naaşları kimse bulamasın diye Karadeniz’e atıldı. Kırım Tatarlarının vatan Kırım mücadelesinde derin izler bırakan Numan Çelebi Cihan, bu uğurda mücadele veren bütün Türk Dünyası sevdalılarına yol gösterecek, ışık tutacaktır. Ruhu şâd olsun Kaynak: vatankirim.net
0 yorum:
Yorum Gönder
Lütfen konuyla alakalı yorumlar yapın. Kırımın Sesi